gündem kategorisine ait yazılar
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir? Onunla Nasıl Başa Çıkılır?
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir? Onunla Nasıl Başa Çıkılır?
gundem | 6 months ago | 45 | Hilal

İnsanların obsesyon adı verilen ve sürekli tekrar eden düşüncelere sahip olması, düşüncelerin kendisini rahatsız etmesinden ötürü hayat kalitesinin azalmasına yol açan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık kişinin yaşam kalitesinin azalmasına, ikili ilişkilerde şüpheci yaklaşmasına ya da daha sahiplenici veya endişelerle hareket etmesine sebep olmaktadır.

Obsesif Kompulsif Bozukluğa sahip bireyler kontrol edemediği her şey için ekstra tedirginlik ve gerginlik hissiyatıyla tabiri caizse saplantı halinde yaşarlar. Bu bazen kontol edemeyeceği bir duygu, bazen bir his bazense korku olabilir.

Bu durumun altında yatan başlıca sebeplerden olan biyolojik faktörde etkili olabilir. Beynin belirli bölümlerinde aşırı aktivite bulunmaktadır. Kişi obsesif kompulsuf bozukluk semtomlarını yaşadığında ise beyin daha da aktif hale gelir.

Çevresel faktörlere değinecek olursak stres bu durumun tetikleyicisi olabilir. Bazen hastalık, sevdiği birinin kaybı, ilişki kaygıları gibi sebepler bu durumun tetikleyicisi olabilir. Yaşam boyu kişinin karşılaştığı olumsuz deneyimler bu rahatsızlığın ortaya çıkmasında bir etkendir.

Hastalık tekrarlayan bir tür olup istenmeyen düşünceler, sürekli müdahil olma, sıkıntı ve endişe veren dürtülerdir.

Belirtilerine gelecek olursak, sürekli oluşan bir temizlik takıntısı, aşırı el yıkama, el sıkışmaktan dahi rahatsız olma, sevdiklerinin zarar görmesinden endişe duyma… Listeyi daha da devam ettirebiliriz.

Kısacası kişinin yaşam kalitesini azaltan bir kaygı problemi olarak da nitelendireceğimiz bu rahatsızlık için bir psikiyatr uzmanından yardım almak temel esastır.Çünkü kendiliğinden geçme gibi bir durumu olmayan bu rahatsızlıkta tedavi almak oldukça önemlidir. Hastaya serotonin seviyesi yükseltmeye yönelik ilaçlar kullanılabilir.

 

...
Avrupa’da Ve Türkiye’de Göçmen Sorunu
Avrupa’da Ve Türkiye’de Göçmen Sorunu
gundem | 1 year ago | 246 | Nebahat

Son günlerin en popüler konusu Suriyeli göçmenleri konu alan “Sessiz İstila” isimli kısa filmdir. Filmin konusu; Suriye’deki iç savaştan kaçan ve ülkemize sığınan Suriyeli göçmenlerin ülkenin her yerindeki düzensiz ve plansız yerleşimleri ile hızlı nüfus artışlarıdır. Bu durum sonucunda özellikle bazı bölgelerde nüfus çoğunluğu  Suriyeli göçmenlerin lehine olacak şekilde değişmiştir.  Bu bölgelerde yaşayan yerli Türk halkının azınlık olduğuna özellikle dikkat çekilmiştir. 

Bundan 8 yıl önce başlayan Suriye iç savaşında, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan ve kurtarabildikleri birkaç eşya ile ülkemize sığınan göçmenlere büyük bir sempati ve yardım gösterilirken bugün durum tamamen değişmiş görünüyor. Aynı dine inandığımız halde farklı bir kültüre, alışkanlıklara ve değerlere sahip olan Suriyeli göçmenlerin çoğunluğu Türk kültürüne uyum sağlamak yerine kendi kültür ve alışkanlıklarını korumayı tercih ettikleri görülmektedir. Kalabalık ve birbirine yakın yerlerde ikamet eden göçmenler temel ihtiyaçlarını Türkçe bilen birkaç kişi vasıtasıyla veya işaret dili kullanarak karşılayabildikleri için değişmeye gerek duymamış olabilirler. Göçmenlerin Türk kültürüne uyum sağlamak yönünde çaba göstermemeleri ve yerli Türk vatandaşlar ile kaynaşmak yerine büyük Suriyeli gruplar olarak  sadece birbirleri ile ilişki kurmaları, bu arada erken yaşta evlenme ve çok çocuk sahip olma alışkanlıkları toplumda gözle görülür bir rahatsızlığa sebep olmaktadır.

Bu durum ikinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkelerinin işçi ihtiyacını karşılamak için Müslüman ülkelerden göç kabul etmesi ile benzerlik göstermektedir. Çünkü Avrupa’daki bu Müslüman işçi göçmenler yıllar içinde yerli halka göre hızlı nüfus artışları ile endişeye sebep olmuşlardır. Euroarabia adı verilen bu duruma göre  Avrupa’daki nüfus çoğunluğunun Müslümanlara geçmesi ve toplumda  İslam dininin uygulanması ihtimali bir tehdit ve korku sebebi olarak algılanmıştır. Yıllardır Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman göçmenler,  İslam dinini yaşayabilmek için başörtüsü serbestliği ve camii istemeleri bu korkunun daha da büyümesi için aşırı radikal partiler tarafından siyasi koz olarak kullanılmıştır. Avrupa’da yaşanan iki petrol krizi sonrası ülkelerde meydana gelen ekonomik kriz sürecinde  Aşırı Radikal Milliyetçi Partiler ,halkı sakinleştirebilmek ve suçluyu ülke dışından birilerine yükleyebilmek için bu Müslüman işçi göçmenlerini sürekli olarak dillerine dolamışlardır. Ülkedeki ekonomik krizin ve işsizliğin sebebi olarak göçmenlere yapılan yardımlar ve onların çalışması  gösterilmiş.  Ayrıca  dini talepleri ve hızlı nüfus artışı ise  Avrupa toplumuna uyum sağlayamadıklarının göstergesi  olarak yorumlanmıştır. Siyasilerin  “Ya asimile ol ya da evine git!” sloganı sürekli olarak her yerde kullanılmaya başlanmıştır. Bu milliyetçi kültürel ırkçılığın temelinde müslümanların ve İslam kültürünün yerli Avrupa kültürünü bozacağı korkusu yani İslamofobi’nin olduğu da  düşünülmektedir.

Yabancı düşmanlığı ve aşırı milliyetçi yorumlar  ülke içinde  huzursuzluğa sebep olmaktadır. Suriyeli göçmenleri ile ilgili sorunlarımız olduğu bir gerçektir. Bu sorunların en başında devletin göçmenlere yönelik planlı ve sistemli bir  program uygulayamaması gelir.  Suçlu aramak yerine çözüme odaklanmak daha insani ve daha gereklidir.  Misafir edip, zor günlerde ağırladığımız Suriyeli göçmenlerin pek çoğu zor şartlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Yabancı bir ülkede yaşamaya çalışmanın, dışlanmanın, sömürülmenin ve ayakta kalıp başarılı olmaya çalışmanın zorluklarını da yaşamaktadırlar. Bu nedenle tüm göçmenler hakkında iyi veya kötü genellemelerden kaçınmak, gerekli ve insanidir.

 

...
Dolar ve Euro'nun Yükselişi
Dolar ve Euro'nun Yükselişi
gundem | 1 year ago | 150 | Sümeyra

Son dönemlerde gündeme oturan dolar kurunun yükselişi ile piyasalar oldukça değişti. Dolar kurunun yükselişi birçok ülkeyi etkilediği gibi bizim ülkemizi de oldukça etkiledi.  Para birimimiz Türk lirası olmasına rağmen ithalat ve ihracatlarımız dolar kuru üzerinden yapıldığı için dolar kuru bizleri de yakından ilgilendiriyor ve etkiliyor. İthal ettiğimiz birçok ürünün fiyatının artması, ülkemizde yetişen, ülkemizde beslenen, üretilen hemen her şeyi de derinden etkileyerek onların da fiyatlarının artmasına sebep olmuştur. Dolar kuru karşısında değer kaybeden Türk Lirası ile Türkiye'de bütün ürünlerin fiyatları değişti. Eskiye nazaran 2-3 katı fiyatına satılan ürünler vatandaşı tedirgin etmeye devam ediyor. Dolar kurunun bu denli yükselmesi bizlerin alım güçlerini de inanılmaz bir şekilde düşürmektedir. Dolar kuru, 18 Türk lirası seviyelerine yükselmiş iken, Cumhurbaşkanının yaptığı "Kur Korumalı Mevduat  Sistemi" açıklaması ile tekrar 10 Türk lirası seviyelerine gerilemişti. Bu gerileme çok fazla sürmedi ve şu an tekrar 13 TL seviyesine çıktı. Dolar kurunun şu an akümüle olma yolunda ilerlediğini görüyoruz. Doların 18'li seviyelere geldiğinde marketlerde, mağazalarda ürünlere biçilen fiyatların,  doların 10'lu seviyelere gerilediğinde tekrar düşürülmemesi de gözlerden kaçmadı. Burada ise devreye fırsatçı esnaflar girdiğini görmekteyiz.

Türk halkı, dolar kurunun bu yükselişi karşısında genel olarak parasını dolara çevirip beklettiğini, dolar düşünce yüksek miktarda kayıpları olduğunu söylediler. Doların yanısıra dolar kadar ilgilendirmese bile yine de bizi etkileyen bir diğer para birimi de euro. Euro da dolar gibi sert yükseliş yapan bir para birimi. 20 Türk Lirası seviyelerine kadar çıkan euro dolar gibi büyük bir düşüş yaşamıştı. Şu an 15 Türk lirası seviyelerinde aynı dolar gibi akümüle olmaya devam ediyor.  Ancak bu akümülasyon çok fazla sürmeyecek ve dolar ve euro daha da artmaya devam edecek diye düşünülüyor. Piyasa takibi yapan birçok ekonomist Doların belki de 27 Türk Lirası seviyesine çıkabileceğini söylüyor. Umuyoruz ki bu şekilde olmaz ve Türk Lirası değer kaybetmez. İlerleyen günlerde bu durum hakkında neler olup biteceği konusunda herkes oldukça meraklı. 

...
Sanal Para: Bitcoin
Sanal Para: Bitcoin
gundem | 1 year ago | 142 | Sümeyra

Özellikle son dönemlerde çok fazla kullanılan, eskisine nazaran daha popülerlik kazanmış olan ve özellikle iş adamlarının, zengin ve zengin olma yolunda olanların yatırım yaptığı sanal para olan bitcoin, 2009 yılında piyasaya sürülen bir para birimidir. 2009 yılında piyasaya sürülmesine rağmen uzun süre çok fazla değer görmemiş ve bu kadar değer göreceği de tahmin edilmemiş bir para birimi olan bitcoin, şu aralar hemen herkesin ilgi odağı olmuş durumda. Bitcoin alım satım yapabilmek için çeşitli uygulamalar, çeşitli hesaplar açılmıştır. Binance, Binance TR, Kucoin uygulamaları bunlardan sadece birkaçıdır. Bitcoin alabilmek için öncelikle bir coin hesabı açılmalı ve bankalar yardımı ile o paranın o hesaba aktarımı sağlanmalıdır. Piyasa takibi sağlarken kırmızı ve yeşil renkli kalp grafiğini benzer çizgilerin iniş çıkışı görülecektir. Kırmızı çizgiler satışları, yeşil çizgiler ise alımları göstermektedir. 

Halihazırda bir bitcoin yaklaşık olarak 514 bin Türk Lirasına denk gelmektedir. Bundan yıllar yıllar önce, 2010 yılında bir tane adam bir pizza alışverişinde parası olmadığı için, 2 pizzaya karşılık olarak 10.000 bitcoin vermiştir. Tabii o zamanlar bu kadar değeri yok. O zamanlar 10.000 bitcoin 41 dolara karşılık gelmekteydi. Bitcoin denen bu sanal para son 2- 3 yıl içerisinde ani bir sıçrama yaparak bu seviyeye gelmiştir. Bir bitcoinin karşılığı çok büyük bir meblağ olduğu için ve artık herkes alamadığı için bitcoinin düşük meblağlı alt coinleri de piyasaya sürülmüştür. Al- sat işlemleri ile büyütülen, geliştirilen bu sanal para El Salvador başkanı Nayip Bukele tarafından ülkenin para birimi olarak ilan edilmiştir. Bitcoin piyasası çok hareketli bir piyasa olduğu için genelde küçük meblağlar ile işe girip, parayı büyütmek insanların asıl tercihi olmuştur. Bitcoin arkası oldukça sağlam bir para birimidir. Şu an insanların en büyük yatırımları arasında yer almaktadır. İnsanlar altın, gayrimenkul gibi yatırımlardan daha çok artık bitcoin yatırım yapmaktadır. 

...
Çağımızın Kanayan Yarası: Pedofili Nedir?
Çağımızın Kanayan Yarası: Pedofili Nedir?
gundem | 1 year ago | 147 | Sümeyra

Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan pedofili diğer bir adıyla çocuk istismarı, son dönemlerin oldukça artan ve çağımızı yaşanmaz hale getiren bir problemdir. Pedofili sözcüğü, Yunanca Pedos (çocuk) sözcüğünden gelmektedir. Pedofili olarak kabul edilen kişiler cinsel açıdan kendilerini tatmin edebilmek için daha yaşça çok küçük olan, ergenliğe bile girmemiş olan çocuklara zaaf duyup, genelde cinsel ve fiziksel temas kurmaya çalışırlar. Pedofili vakasının çoğunlukla yetişkin erkeklerde görüldüğü söyleniyor. Bir insana pedofili tanısı konulabilmesi için son altı ayda kişinin, ergenliğe girmemiş bir çocuğa/ çocuklara karşı sapkınca ve kuvvetli bir cinsel istek duymaları gerekir. İnsanların sanılarına göre pedofilili insanlar yaşlı, çirkin, kötü giyimlidir. Ancak bu sanı doğru değildir. Bunlar olabileceği gibi bunların tam tersi de olması muhtemeldir. Gayet genç, yakışıklı, iyi giyimli kişiler de pedofili olabilir. Pedofili vakaları hiç umulmadık kişilerden çıkabilir. Çocuğumuzu okula gönderdiğimiz öğretmenden, yan komşumuzdan, en yakın arkadaşımızdan vs. Bu sebeple kimseye tam anlamıyla güvenmemek gerekir. 

Pedofili vakalarını araştırmak gereklidir. Kişinin neden pedofiliye yöneldiğini elbet bir sebebi vardır. Bu genellikle çocukluk döneminde yaşadığı bir travma ile alakalı olmaktadır. Hatta öyle ki, genellikle çocukluğunda istismara uğrayan kişilerin büyüyünce aynısını yaptıkları gözlemlenmiştir. Bu yüzden pedofili vakaları kesinlikle tedavi edilmeli ve eğer mümkünse topluma kazandırılmalıdır. Bir sorunu ortadan kaldırmak istiyorsak kökenine inmek şarttır. 

Ülkemizde son zamanlarda istismara karşı hem tepkiler hem de duyarlılık artmıştır. İnsanlar artık eskisi gibi sessiz kalmamaktadır. Bu durumu araştıran, bu duruma destek veren çok kişi vardır artık ülkemizde. “Çocuklar Susar, Sen Susma” sloganıyla bir tür kampanya başlatılmış ve Alo 183 ihbar hattı oluşturulmuştur. 

...
Cidden Serbest mi Artık Çocuklar? - 18. Yaşımdan Soneler (2012)
Cidden Serbest mi Artık Çocuklar? - 18. Yaşımdan Soneler (2012)
gundem | 1 year ago | 98 | Onur

Serbestler kıyafet olarak, evet. Fakat ne diye yapıldı bu, gökten düşer gibi ? Ne işe yarayacak, peki? Daha mı özgür yetişecekler? Daha mı bilinçli yetişecekler? Daha mı sevecen olacaklar ? Kıyafetlerin değil, beyinlerin serbest bırakılması gerekmez mi idi öncelikli olarak. Bunun içinde, NATO’ya alınmamız için yapmamız gereken iki koşuldan biri olan eğitim sisteminin, Amerika'nın eğitim sistemine göre düzenlenmesini düzeltmemiz gerekmez mi? (Bunu kimse bilmez. Diğer şart ise herkesin bildiği Kore'ye asker göndermemiz.)

Hem biz okulda kimin parası var kimin yok bilmezdik. Kim zengin, kim fakir bizi ilgilendirmezdi. Fakat ailelerimizi ilgilendirirdi orası ayrı -aaa falancanın evini gördün mü falan filan boldur veliler arasında. Biz kendi aramızda ki muhabbete bakardık. Samimi olmasını isterdik herkesin birbiri ile. İyi de hatırlarız hala birbirimizi çoğumuz .

Herkes yazıyor bu konu hakkında biraz da ben yazayım dedim. Okullarda kıyafet serbestliği… Yukarıda anlattığım şeyler artık olmayacak. Bunu gözlemlemek için de 5, 10 sene gerekecek . O saatten sonra iş işten geçmiş olacak belki de… Neler olacak peki?

66 aylık çocuklar çıkar hesapları yapmaya başlayacak. Nasıl mı?

Zengin olan çocuk nike ile adidas ile gelecek okula, parlayacak sınıf içinde. Çocukta olsa iyiyi, güzeli, çirkini ayırt edebilir o yaşta ki bir insan. O çocuğun etrafında dolaşılmaya başlanacak. 66 aylık çocuklar belki şimdi söyleyeceğime pek takılmaz fakat biraz daha büyüdüğünde; Sol Bacağının üst tarafında yama olan, üzerine giydiği montla, yelekle üzerini kapatan, gözükmesin diye sınıfta ayağa kalkmayan, hocanın her sorusunda kendisini tahtaya kaldırmaması için dua eden çocuk ise tek başına kalacak. Ve kişiliğin gelişmeye başladığı bu dönemler, o insanın çekingen olması, girdiği ortamlarda hep geri planda kalması, sosyoloji de bireyin sosyalizasyonu (bireyin toplum içine karışması) dediğimiz sürecin gerçekleşememesi durumunu ortaya çıkaracak. Ve bu kişiler ezilmişlik duygusu yaşayacaklar hayatları boyunca ( O çok çalışıp da fabrikatör olanlar filmlerde kaldı be gülüm).


Gelecekteki toplum daha da acımasız olacak. İnsanlar daha da acımasız olacaklar gelecekte. Bizim dönemimizde de bir şeyler olmuş ki bundan on sene, on beş sene önce şiddet derken tekme tokat akla gelirken, şimdilerde şiddet dendiğinde öldürmek, 68 yerinden bıçaklamak akla geliyor. Varın, gelecekte ki şiddetin akla getirdiklerini siz düşünün. Bunlar, benim öngördüklerim tabi ki.

Böyle olmaması en büyük temennimdir. Bakalım, görelim neler olacak.

Allah başımızdakilerden razı mı olsun, Allah’tan belalarını bulsunlar mı olacak ?

Tabii ki toplumsal hafızamız bunları unutmazsa.

Selametlee...
 

...
Omicron Varyantı Nedir ve Belirtileri Nelerdir?
Omicron Varyantı Nedir ve Belirtileri Nelerdir?
gundem | 1 year ago | 206 | Sümeyra

2019 yılının sonlarında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkıp ardından tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemize 2020 yılının Mart ayında gelip birçok ülke gibi bizim ülkemizi de hem sağlık hem ekonomi ve sosyal alanlarda olumsuz etkileyen, 2 yıldır nefes almanın bile ne kadar kıymetli bir şey olduğunu insanlara hatırlatan Covid 19 virüsünün bir Varyantı daha çıktı. Nu ya da diğer adıyla Omicron Varyantı  Türkiye'de de görülmeye başladı. Omicron Varyantı'ın Güney Africa' da mutasyona uğradığı biliniyor. Delta Varyantından daha tehlikeli olduğunu söyleyen araştırmacılar, bu Varyantın diğerlerine göre daha hızlı bulaştığını da ekledi. Bu bulaşma da tıpkı delta ve mu varyantları gibi solunum ve temas yoluyla meydana geliyor. 

Henüz aşılananlara karşı bulaşıcılık oranı araştırma aşamasında olan Omicron Varyantının belirtileri ise şu şekilde:

Yüksek ateş

Kalp çarpıntısı

Öksürük 

Kas ağrıları

Aşırı yorgunluk ve halsizlik

Uzmanlar Omicron Varyantının diğer varyantlardan daha tehlikeli olmasını çok fazla mutasyona uğramış olması olduğunu söylüyor. Omicron Varyantı tam tamına 32 defa mutasyona uğramıştır. Bu da insanları oldukça telaşlandırmaktadır. Uzmanlar acilen Güney Afrika'nın seyahati kısıtlaması gerektiği önerisini sundu.

...
Dünya Öğretmenler Günü
Dünya Öğretmenler Günü
gundem | 2 years ago | 155 | Hilal

Öğretmenler günü dünya genelinde 5 ekimde kutlanıyor. Sebebi ise 1966 yılında Paris'te yapılan Öğretmenler Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı'nın bitiminde UNESCO Temsilcileriyle ILO'nun, Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi anlaşmasını kabul etmeleriyle her yıl kutlanır hale geldi. 

Öğretmenler günü belki bir çoğumuza göre gayet sıradan, bizim için pek bir özel vasfı bulunmayan ulusal bir gün olmaktan öteye geçemesede, bir insanın hayatına dokunabilen, kişinin şekillenmesinde önemli görevi yerine getiren bir insanın statüsünü ifade etmekten de öteye geçmeli.

Belki bir çoğumuzun travma olarak nitelendirdiği olayların temelinde çocukluğumuz yatar. Çocukluktan bu yana izler peşimizi bırakmaz. Şu an oluşan kişiliğimizin, mizacımızın, karakterimizin temellerinin atıldığı o yıllarda bizler öğretmenlerin bizim için çok mühim olduğu gerçeğiye yüzleşemedik. Halbuki öğretmenler bizim hayata başlarken tanıdığımız ilk yardımcılarımız oldular. Biz onlardan öğrendiklerimizin dışında, onları rol model aldık. Onların anlattığı gibi bir dünya varsaydık, onların çizgisinden gitmeye çalıştık. Bizler için bu denli önemli olan öğretmenlerimizin, öğretmen olmak için can atanlarımızın, öğretmen adayı olup göreve başlamayı dört gözle bekleyenlerimizin günü kutlu olsun! İyi ki varız. İyi ki varsınız.

...
Covid-19 Ve Yaşam Mücadelesi
Covid-19 Ve Yaşam Mücadelesi
gundem | 2 years ago | 160 | Hilal

Her alanda kökten değişime uğradığımız, COVİD-19 salgınıyla tüm dünyanın gelişim alanının daraldığı günümüz döneminde, bizler nasıl sorunlarla cebelleşiyor, nelerle mücadele ediyoruz gelin hep birlikte konuşalım. 

Önce mekansal olarak alanımız kısıtlandı. Bu durum psikolojik olarak büyük bir sorun halini alarak bizi asosyal bir yaşama sürükledi. Bizler aslında içimize sığamıyorken, evlere, odalara ve hatta kendimize sığındık. Birtakım bunalımları beraberinde getiren bu durum obsesyonlarımızın artmasına sebebiyet verdi.  Bir diğer durumsa devam ettiğimiz eğitim hayatımızın sekteye uğraması oldu. Bizler karşılıklı diyalog halindeyken bile anlayamadığımız insanlarla bir ekran üzerinden anlaşmaya çalıştık. Bu elbette zor bir durumken, konuya odaklanmamız lazımken bizler bir de teknik sorunlarla cebelleştik. Evde hastası olan, belki internet ağı kısıtlı onca öğrencinin durumlarına göz yumup onları yok saydık. Hastalansalar, yakınlarını, sevdiklerini bu hastalık yüzünden kaybetseler dahi bizler işimize bakıp, o ekrandaki sürenin dolmasını bekledik. Büyük bir acımasızlıktı gerçekten. 

Ekonomik olarak geçirilen zor bir döneme açtık kapılarımızı. Özel sektöre bel bağlayan insanlarımız, canlarının derdine düşmekten önce evindeki insanlara ekmek götürmek için çabalamaya başladı. 

Her alana organize bir şekilde olumsuzluk yayan bu salgın, tüm dünyanın kâbusu olurken bizi de es geçmedi tabii ki. 

...
Obskürantizm Nedir?
Obskürantizm Nedir?
gundem | 2 years ago | 212 | Hilal

Obskürantizm kavramsal olarak Fransızca’da ” karanlık" anlamına gelmektedir. Kelime köken itibariyle gördüğümüz gibi Fransızca. Dilimizde ise tam bir karşılığı yok. Buna rağmen bizde Obskurantizm ” Bilmesinlercilik” olarak tabir edilmektedir.

Obskürantizm Modern pagan düşünce sisteminin içerisinde modernlik ve çağdaşlık ilkesi benimsenmiştir.Bilgiye kolaylıkla ulaşmanın mümkün olduğu günümüz dünyasında, Obskürantizm halkı bilgisiz bırakmak anlayışı adı altında aydın insan düşmanı olarak da telaffuz etsek yanlış olmaz.

Obskurantizm için amaçsızlık ve hedef yoksunluğu ifadelerini kullansak pek yanlış olmaz bence. Çünkü günümüz dünyasında insanların bilgiden bir haber yaşadığı, okumayan, sorgulamayan, kendi düşüncelerini saptayamayan her birey aslında obskurantizm adı altında toplanmıştır. Bir nevi benliği yitirme ve benlikten haberdar olamama durumu. Bunu bile isteye veya farkında olmadan da yapmak mümkün. Hele de bilgiye ulaşmanın kolay olduğu günümüz dünyasında bu denli bilgisizlik ve bilgiye aç kalmışken bizlerin araştırmadan, okumadan geri kalmış olması bizi epeyce obskürantizm yoluna doğru sürüklüyor.

...
Depresyonla Başa Çıkmak
Depresyonla Başa Çıkmak
gundem | 2 years ago | 162 | Hilal

Depresyon bir duygu durum bozukluğudur. Aynı zamanda majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da anlandırılır. Sürekli olarak üzüntü ve ilgi kaybına neden olan depresyon, bireyin hissettikleri, düşünce ve davranışlarının etkilenmesiyle duygusal ve fiziksel sorunlar doğurur. Günlük aktivitelerde sorun yaşayan birey, hayatı ve yaşamayı değmez olarak görmektedir. Depresyon sanılanın aksine sadece keyifsizlik hali değildir. Ve öyle bir anda çözülebilecek basit bir sorun da değildir. Tedavi edilebilir ve tedavi gerektiren bir durumdur. Kişiden kişiye, durumun ciddiyetiyle bağlantılı olacak şekilde tedavi süresinin uzunluğu da değişebilmektedir. Her yaşta ortaya çıkabilen depresyon genelde 20'li 30'lu yaşlarda başlar, lakin her yaşta da karşılaşılabilen bir durumda olabilir. 

Neden kaynaklanacağına değinecek olursak; kalıtsal faktörlerden etkilenmekle beraber, kan akrabalarında bu duruma sahip kişilerin depresyonla tanışması daha yaygındır. Aşırı özeleştiri yapma, aşırı kötümser olma gibi kişilik özellikleri, ölüm, kayıp gibi travmatik veya stresli olaylar, zor ilişkiler depresyonla tanışma sürecini daha kestirme yoldan bize sunmaktadır.

Tedavi edilmezse daha da kötüleşme durumuna sahip olan depresyon hastası bireyler, duygusal, davranışsal ve sağlık sorunlarına komlikasyonlarına yol açar.

Bir diğer merak konusu olan ise depresyonun nasıl önleneceğidir. Depresyonu önlemenin kesin bir yolu yoktur. Lakin stresi önlemek veya kontrol altına almak önemlidir. Erken tedavi ise depresyonun önlenmesi ve en erken belirtilerle tedaviye başlanmasıdır.

...
8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü
8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü
gundem | 2 years ago | 187 | Hilal

Günümüz dünyasında halen 1 milyara yakın okuma yazma bilmeyen insan bulunduğundan UNESCO 8 Eylül'ü"Uluslararası Dünya Okuma Yazma Günü" ilan etti. 17 Kasım 1965 tarih edilen Uluslararası Dünya Okuma Yazma Gününün amacı bireylerin, toplulukların okuma yazma bilmesinin önemine vurgu yapmak ve altını çizmektir.

8 Eylül her yıl bize okuma yazma bilmenin de bir ayrıcalık olduğunu hatırlatıyor. İşin tuhaf yanı okuma yazma bilmeyenler sanayileşmiş ülkelerde de var. Almanya bunun en doğru örneği desek yeridir. Almanya'da 1-8 Eylül tarihleri arasında "Okuma Yazma Ve Temel Eğitim Birliği'nin düzenlediği Okuma Yazma Haftası adı altında bu konuya fazlaca dikkat çekilmek istenmektedir. 

UNESCO İstatistik Enstitüsü'nün 8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü için açıkladığı verilere bakacak olursak; 50 yıl önce 14-25 yaş arasındaki gençlerin %24'ü günümüze oranla karşılaştırıldığında %10 daha az okuma yazma biliyordu. Okuma yazma bilmeyenlerin yüzde üçlük kısmını ise kadınlar oluşturuyor.  Bu durum bizim ülkemizde de aynı seyri göstermekte Türkiye'de 7 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. Ülkemizde de okuma yazma bilmeyenlerin çoğunluğunu kadın ve kız çocukları oluşturuyor. 

Kız çocukları için en temel eğitimin dahi neredeyse imkansız olduğu 10 ülkeyi de sıralayacak olursak;

Güney Sudan, dünya üzerindeki kız çocuklarının okula erişiminin en zor koşullarda sahip ülke olarak biliniyor.Nijer'de beş yetişkin kadından dördü okuma yazma bilmiyor. Orta Afrika Cumhuriyetinde ise her 80 öğrenciye sadece 1 öğretmen düşüyor.Savaş ve çatışmalarla sarsılan ülkelerde fakirlik, sağlık sorunları,yetersiz beslenme, eğitim eksikliği çocuklarının eğitiminin de önüne geçiyor.Uzun yıllar savaş ve çatışma yaşayan Çad'da onmilyonlarca kadın okula gidemiyor. Afganistan'da durum farksız olmamakla birlikte kız çocuklarıyla erkek çocukları arasındaki okullaşma oranı büyük bir fark gösteriyor. Mali'de ise kızların sadece %38'i ilkokulu bitiremiyor. Gine'de 25 yaş üstü kadınların hayatları boyunca eğitime ayırdığı süre bir yıldan neredeyse daha az. Liberya'da ise ilkokul çağında olan her üç çocuktan ikisi okul erişiminden yoksun. Son olarak Etiyopya'da ise her beş kızdan ikisi 18 yaşına gelmeden evlendiriliyor.

Durum böyle olunca kız çocukların ve kadınların eğitim haklarından yoksun olarak yetişmesi, sebeplerinde göç, yoksulluk ve savaş eğitim hayatlarınında sekteye uğramasıyla doğrudan alakalı bir durum haline geldi.

Ülkemizde ise direkt Dünya Okuma Yazma Günü için olmasa da okuma yazma oranlarının artırılması için yapılmış en etkili ve aktif kampanyalardan biri olan ve kız çocuklarını hedef alan “Baba beni okula gönder” kampanyasıdır.  23 Nisan 2005'ten beri de devam etmektedir.

Peki okur yazar olmak neden önemlidir? 

UNESCO tarafından okuma yazma oranları istatistiksel olarak açıklanan rakamlarla , okuma yazma oranı ile şiddetli fakirlik ve okuma yazma oranıyla kadınlara karşı önyargı arasında doğrudan net bir bağlantı olduğunu gösterir. Dolayısıyla ilerleyebilmek, gelişebilmek ve gelişmiş topluluklardan sayılabilmek için okuma yazma oranlarının artırılması ve hatta okuma yazma bilmeyenlerin oranının sıfırlanması şarttır. Okuma yazma bilen birey kendine, çevresine ve dahası topluma yararlı birey olarak hayatına devam eder. 

...
Okul Sadece Ders Demek Değildir.
Okul Sadece Ders Demek Değildir.
gundem | 2 years ago | 267 | Nebahat

Pandemi sebebi ile verilen bir buçuk senelik aradan sonra okullar açılıyor. Çocuk, genç ve yetişkin herkeste ayrı bir heyecan ve mutluluk var. Okulların açılmasına yönelik bu keyifli duygularla okul için kırtasiye ve kıyafet alışverişleri yapılırken harcanan paralar bile pek önemsenmiyor. Aslında öğrenciler okulu sevmez, okuldan kaçar, dört gözle tatili bekler, genellemesinin tam tersi olan bu tatlı heyecan nasıl açıklanır?

Okullar toplumda çok önemli bir yere sahiptir. Bu öneminin sebebi kesinlikle öğretilen dersler değildir. İlkokula başlayan bir çocuk ilk defa aileden ayrı, kendi başına yaşıtları ile birlikte olacağı bir ortama giriyor ve süreç başlıyor. Okul özgürlük ve sorumluluk öğretiyor. Okul,  aileden öğrendiği temel becerileri yani yemek yemek, konuşmak,  tuvalete gitmek, el yıkamak gibi kendi başına uygulayabileceği bir yer iken aynı zamanda toplum  kurallarını da öğrendiği bir ortamdır.

Okulda çocuk arkadaşlar edinir, kimi ile dost, kimi ile düşman, kimi ile sevgili, kimi ile rakip olur. Böylece farklı ilişkilerde farklı duygu ve davranışlarını nasıl uygulayacağını öğrenir. Aldığı harçlık ile kantinde sıraya girip alışveriş yapmayı, para kullanmayı, tasarruf etmeyi hatta arkadaşlarına bir şeyler ısmarlamayı öğrenir. Okul servisiyle veya dolmuşla tek başına yolculuk yapmayı öğrenir. Aile çocuğunu karşılıksız sever ama okulda arkadaşları ve öğretmenleri tarafından fark edilmek ve sevilmek için emek vermesi gerektiğini öğrenir. Saygılı olmak, kibar olmak, derslerde çalışkan olmak veya sosyal, kültürel, sanatsal bir alanda başarılı olmak için mücadele etmeyi öğrenir. Bu sırada yeteneklerini keşfeder, geliştirir ve öz güveni artar. Kısaca çocuk ve gençler okul ortamında yaşıtları ile birlikte vakit geçirerek yetişkin dünyasının dışında birbirlerini yargılamadan özgürce ilişki kurarak hayatı öğrenir, eğlenir ve sosyalleşirler. 

Her insanın hayatında tecrübe ettiği pek çok ilişkinin ilk örneklerini okuldaki arkadaşları ile yaşadığı için çok derin izler bırakır ve yıllar sonra dahi okul arkadaşları hasretle ve tebessüm ile anılır. Okul öğrencilere mesleki ve özel hayatlarında işe yarayacak olan bazı bilgileri belli bir müfredat çerçevesinde öğretmek için çocuk ve gençlerin bir araya getirildiği binadır. Ancak okul sadece ders  ve bina değildir. Okul her şeyin başladığı yerdir.

...
İş Bulmak Neden Bu Kadar Zor?
İş Bulmak Neden Bu Kadar Zor?
gundem | 2 years ago | 262 | Nebahat

Türkiye de işsizlik oranı çok  yüksek ama her yerde iş ilanları var. Dükkanların kapısında, gazetelerde, internette eleman aranıyor ilanları var. Bu çelişki nasıl açıklanabilir? Gerçekten gençler iş mi beğenmiyor? Az iş çok para mı istedikleri için işsizler?

Üniversite mezunu olup belli bir alanda eğitim alan ve uzmanlaşan kişiler, bunca yıllık eğitimin, emeğin ve harcanan paranın karşılığında yüksek ücretli ve sigortalı prestijli bir işte çalışmak istiyorlar. Böyle düşünmek ve istemek en doğal hakları ama bir de hayatın gerçekleri var. Piyasa da eğitimli kalifiye elemandan ziyade daha az eğitimli ama daha fazla tecrübe ve beceri gerektiren işlerde çalışacak eleman ihtiyacı hep daha fazla olmaktadır. Sanayide oto elektrik ve tamir gibi işlerde, konutların elektrik ve su tesisatı döşemesinde , beyaz eşya tamirinde, dükkanlarda ki temizlik işlerinde, inşaatlarda,  çiftçilerin ürün hasat zamanında, yevmiyeci olarak çalışacak eleman ihtiyaçları hiç bitmiyor. Ancak bu işler küçük yaştan itibaren yapılarak tecrübe kazanılan ve  ustalaşılan işler olduğu için üniversite mezunu gençlerin istese de yapamayacağı yada eğitimine ve statüsüne uygun bulmadığı için yapmayacağı işlerdir.  

Burada yine sorunun kaynağı olarak gençlerin yanlış yönlendirilmesi ve ailelerin yüksek beklentisi ortaya çıkmaktadır. Üniversiteyi iş bulma yeri olarak gören ve kendisine göre daha iyi şartlarda yaşamasını istediği evladının okuyarak bu imkanlara kavuşacağını düşünen aileler , çocuklarını lise seviyesinde mesleki yönlendirme yapmak yerine akademik eğitime yönlendirmişlerdir. Pek çok destek alarak üniversite kazanan ve zoraki okulu bitiren gençler maalesef mezun olduklarında umdukları işleri bulamamışlardır.

 Uzun vadeli çözüm önerisi ,her mesleğin önemli olduğu algısını yerleştirerek , gençlerin yeteneklerine göre mesleki eğitim almalarını desteklemektir. Daha kısa vadeli çözüm önerileri ise okuduğunuz bölümde çok ısrarcı olmayarak bireysel bilgi, beceri ve eğitiminizi kullanacağınız aynı zamanda da toplumun ihtiyaç duyduğu bir alana yönelerek hem gelir elde etmek hem de severek  çalışmaktır.

...
Pandemi Sürecinde Eğitim
Pandemi Sürecinde Eğitim
gundem | 2 years ago | 200 | Su

Pandemi dönemindeyiz biliyorsunuz; 
Okullar uzun bir süredir “ Covid 19 “ Salgını dolayısıyla kapalı, eğitim online olarak yapılıyor. Bu eğitim çocuklarımız için yeterli seviyede mi, derslerden gerekli verimi alıyorlar mı… 

Hiç düşündünüz mü ? Online eğitim süreci bilgisayar üzerinden ilerleyen bir sistem biliyorsunuz. Online eğitim pandemi başından beri devam ediyor ve bu süreçte bazı öğrenciler okula dönmek isterken bazı öğrenciler ise online eğitimden çok memnun kalmış durumda. Öğrencilerin birçoğu arkadaşlarını özlediğini söyleyerek, birçoğu ise öğretmenlerini özlediğini söyleyerek okula dönmek istiyor.Tabi online eğitimden memnun olan öğrencilerde bulunmakta.

Online eğitim de genel eğitim sürecinde ki gibi ders başında yoklama esas alınmakta ders kamera ve mikrofon aracılığıyla bilgisayar üzerinden yüz yüze işlenmekte. Okulların açılıp açılmayacağı pandeminin ilerleyen günlerine bağlı. Vaka sayılarında bir düşüş yaşanırsa okullar tekrar açılacak eğer vakalar yükselmeye devam ederse online eğitime devam edilecek. Umarım gelecek bir nesil eğitimsiz kalmaz. Unutmayın eğitimsiz bir nesil susuz kalmış bir çicekten farksızdır.

...
Kritik süreç tercih aşaması
Kritik süreç tercih aşaması
gundem | 2 years ago | 202 | Fatma

Zorlu bir sınav hazırlık döneminden sonra geldik tercih sürecine. Düşünsenize bu aşamaya gelene kadar ne yollardan geçtiniz? İlk önce iyi bir ilkokul öğretmenini anne ve babanız günlerce araştırıp en doğru tercihi yapmaya çalıştılar sizler için. Daha sonra okul hayatına adım attınız ve arkasından orta okul. Tam bitti derken iyi bir lise kazanmak için sekizinci sınıfta hayattan  koptunuz. Ve nihayet istediğiniz lisedesiniz. Bitti mi? Hayır tabi ki dört yıl lise eğitiminin ardından şanslı ve iyi hazırlanmışsanız dönem kaybı olmadan, şanssız ve iyi hazırlanmamışsanız üç beş sene aynı şeyleri yaşayarak nihayet istediğiniz puanı alarak tercih yapmaya hak kazanmış oldunuz. Uzun geldi değil mi? Malesef öyle peki aldınız puanları  nasıl bir tercih yapmalısınız. Öncelikle lütfen kendinizi çok iyi tanıyın. Her şeyi boş verin ben ne istiyorum? Sorusuna odaklanın. Üniversite değil bölüm tercihi yapın. Çünkü bulunduğunuz üniversitede dört yıl kalacaksınız ama bölümünüz hayatınız boyunca sizinle birlikte olacak.

Kendinizi  nerede gördüğünüz çok önemli tercihlerinizin hepsi gerçekten kendinize yakıştırdığınız seçimler olmalı yoksa hayat boyu mutsuz olabilirsiniz. Tercih sizin… 

...
Yağdır Mevlam Su
Yağdır Mevlam Su
gundem | 2 years ago | 210 | Fatma

Antalya'da sağanak yağış nihayet aralıklarla kendini göstermeye başladı ve devam ediyor. Halen soğutma çalışmalarının sürdüğü Manavgat ilçesinde yağmur vatandaşlar tarafından sevinçle karşılandı.

Yangınlarda birçok canlının etkilenmesi üzerine morallerin düştüğü Antalya’da yağışların artmasıyla birlikte rahat bir nefes alındı.

Antalya özellikle yaz mevsiminde nüfusun çok fazla olduğu şehirlerimizden bir tanesi gerek doğal güzellikleri gerekse turizm etkinlikleriyle hem yurt içinden hem yurt dışından birçok turiste  ev sahipliği yapmakta. Hal böyle olunca meydana gelen orman yangınlarının hem psikolojik hemde çevresel etkileri inanılmaz boyutlara ulaştı. Yağan yağmurlarla bir nebzede olsa içimize su serpildi.

 Dileriz bu tarz felaketler hem ülkemize hem dünyaya gerçeği görmeyi farketmeyi doğanın alarm verdiğini çırpındığını tüm çıplaklığıyla görmeyi sağlar.

Dilerim hem Antalya için hem de dünyadaki diğer yangınlar için çok geç olmadan önlemler alınır doğa özellikle son dönemde yaşanan iklim değişikliğine verdiği reaksiyonları azaltarak herkes için yaşanılan bir doğal ortam bulunur. 

...
Salgınla Mücadele
Salgınla Mücadele
gundem | 2 years ago | 229 | Su

Dünyayı kasıp kavuran covid 19 salgını 1 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktı. 2019 yılından bu yana hala devam eden covid 19 Türkçe adıyla “Korona“ hala Dünyanın ve ülkenin her yerinde devam etmekte. Uzmanlar maske, mesafe, hijyen diye her mecrada söylemekte ve uyarı yapmakta buna karşın vakalar artış göstermeye devam edince ülkeler kendince önlem almaya başladılar. Dezenfektan satışı kolonya satışı ve maske satışı artışa geçti 2019‘dan bu yana maskenin hayatımıza etkisi çok büyük. Ülkeler vakalar daha da artışa geçince önlemleri sıklaştırdılar tüm ülkeler kendine göre önlem aldı ve tabi önlemleri sıkılaştırdı. Her ülkenin ayrı bir önlemi oldu başta maske şartı getirildi kimileri kurala uyarken kimileri uymadı uymayanlara ise çeşitli para cezaları kesildi ardından sokağa çıkma yasakları getirildi, bazı şehirler giriş çıkış yasaklandı ve okullar kapatıldı. Bu sayede bir müjde gelişti Çin aşı buldu “sinovac“ ardından Almanyadan aşı “biontech” haberi geldi ve ardından Rusya “suphitnic“ şimdi ise Türkiye aşı çıkaracak “Turkovac” Türkiye’de aşılanmada 1. Doz tamamlanmışken şimdi ise 2. Doz aşıya gelindi isteyenler 3. Doz aşıyı da olmaktadırlar. Şimdilerde aşı karşıtları için kısıtlamalar geleceği gündemde. Tam vakalarda düşüş yaşadık derken yazın gelmesi ile birlikte yasaklar kalktı.Vaka sayıları artışa geçti tatil beldeleri açıldı insanlar tatil yapmaya gittiler tabi vakalarda yükselişe gecti bu esnada ülkemize İran üzerinden girdiği tespit edilen “Delta” virüsü ortaya çıktı derken biz virüsle yaşamaya alıştık. Şuan hala virüsle mücadele ediyoruz umarım bir an önce bi virüs denen illetten kurtuluruz herkes eski yaşamına geri döner.

...
Orman Yangınlarının Hayvanlar Üzerindeki Etkisi
Orman Yangınlarının Hayvanlar Üzerindeki Etkisi
gundem | 2 years ago | 228 | Su

Biliyorsunuz ülkemizde geçen haftalarda başlayan orman yangınları hayatımızı önemli ölçüde etkiledi. Ülkenin dört bir yanında çıkan orman yangınlarından biz insanlar etkilendiğimiz kadar bir o kadar da hayvanlar zarar gördü. Aynı gün içerisinde Adana, Osmaniye, Antalya, Mersin, Muğla, Kayseri, Kütahya, Balıkesir, Kilis, Kahramanmaraş, Kocaeli, Kastamonu, Sakarya, İstanbul, Hatay, Bursa, İzmir, Diyarbakır ve son olarakta Karaman cayır cayır yandı kimileri bu yangının kasıtlı olarak başlatılıldığını kimileri ise sıcak hava dalgasınden dolayı başladığını söylüyor. Yangının bir şehirde başlayıp rüzgar nedeniyle tüm şehirlere yayıldığı konuşulmakta. “Ülkemizdeki bu afet olayı hiç yaşanmamış olsaydı keşke az öncede bahsettiğim hayvanlar zarar görmeseydi tabi bu çok acı bir durum ne yazık ki.” Orman yangınları çıkınca tabi ormandaki canlılarında bir çoğu kaçmayı başardı ama kaçamayıp orda yaşamını yitiren hayvanların sayısı da oldukça yüksek bazı hayvanların kaçmaya çalıştığı esnada patilerinde yanıklar oluşmuş çoğu canlılarımız yaralanmış bu hayvanları veteriner hekimlerimiz olay yerine gelerek koruma altına aldı  hala tedavileri sürüyor ama tedaviyi kaldıramayıp yaşamını yitiren çok hayvanlarda oldu. Çıkan Yangın esnasında ormandaki yaban hayvanlarımız da bugün yaşamını yitirdi. Orman yangını tüm canlıların ölümüne sebep oldu. Eğer yangında yaralı bir hayvan bulursanız yapmanız gerekenler şöyle sıralanmakta; yangında zarar gören canlıya el ile temas etmeyin ve bi kıyafet yada bez parcasıyla canlıyı sarabilirsiniz. Hava sıcakta olsa  yaralı hayvanın vücut ısısının düşmemesi için sıcak bir ortam gereklidir. Yanık olan bölgeyi 12-18 derece su sıcaklığı ile yıkayın, yanık olan bölgeyi bir bez parcasıyla kapatın steril bir bezi ıslatıp koyabilirsiniz canlıyı kutu yada kafes gibi bir şeyin içerisine koyup sessiz, ışık stresi olmayan bir şekilde veteriner hekime ulaştırın. Unutmayın yangında yaralı bir hayvan görürseniz ilk müdahale çok önemlidir kesinlikle ilk müdahaleyi yapın canlının yanından geçip gitmeyin. Umarım bir daha böyle bir felaket başımıza gelmez ilk ve son olur bir an önce bu yangınların söndürülmesi dileğiyle… 

...
Olimpiyat son dakika
Olimpiyat son dakika
gundem | 2 years ago | 200 | Fatma

Son dakika haberi 2020 Tokyo Olimpiyatın da kadınlar boksta 69 kiloda Busenaz Sürmeneli, finalde Çinli Hong Gu'yu yenerek olimpiyat şampiyonu oldu ve altın madalya kazandı tebrik ederiz. 'O madalya Türkiye'ye gelecek' diyerek yürekleri fetheden Busenaz sözünü tuttu ve altın madalyayı Türkiye'ye getirdi. Buse Naz Çakıroğlu ise gümüş madalya kazandı.

Tokyo'da kadınlar boksta 69 kiloda Busenaz Sürmeneli, altın madalya kazandı. Busenaz, çeyrek final maçında Ukraynalı Anna Lysenko yenerek yarı finale yükselmişti. Bu turda ise Hindistan'dan Lovlina Borgohain'le mücadele eden milli sporcu, müsabakadan 5-0'lık skorla galip ayrılarak adını finale yazdırdı.

Türkiye'ye, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'ndaki ikinci altın madalyasını kazandıran Busenaz'ı, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu da tebrik etti.

TOKYO'DA İSTİKLAL MARŞIMIZ OKUNDU
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nda altın madalyayı ülkemize kazandıran milli boksör Busenaz Sürmeneli, madalyasını düzenlenen ihtişamli törenle aldı. Kokugikan Arena'da yapılan törende, 69 kiloda altın madalya elde eden Busenaz, İstiklal Marşı'nı Tokyo'da okuttu.

Altın madalyasını alan Busenaz, İstiklal Marşı'nı söylerken göz yaşlarına tutamadı ve ağladı. Bu kategoride gümüş madalyayı Çinli sporcu Hong Gu, bronz madalyaları ise Hindistan'dan Lovlina Borgohain ile ABD'den Oshae Jones galip geldi.

 

 

...